Sayın Başkan,

Belediye şirketleri ile ilgili bir bilgilendirme yapmam gerekiyor. Belediyenin organizasyon yapısı; Genel Sekreter, 5 Genel Sekreter Yardımcısı, 36 Daire Başkanı ve müdürler, şefler hiyerarşisi ile hayat bulur.

 

Bir de 13 şirketi vardır İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin. Bu şirketler, belediye mevzuatına tabii olmadan, belediyenin yetki ve sorumluluk alanına giren bazı hizmetleri daha hızlı daha kolay ve daha kapsamlı yapabilmesi için kurulmuş şirketlerdir.

 

Örneğin İzfaş, İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve Ege İhracatçı Birlikleri Başkanlarının Yönetim kurulu üyesi oldukları bir şirkettir. Bu şirkette yönetim kurulu kararları, hemen hemen İzfaş’ın her attığı adımı süzgeçlerinden geçiren detayları içerir. Neredeyse her icrai faaliyet İzfaş’ın yönetim kurulu gündemine girer.

 

Ancak aynı kanunlara tabi olarak ve aynı mülkiyet yapısı ile kurulmuş olan İzbeton, İzenerji gibi şirketler çok farklı yönetilir. Bu şirketlerin arkasında çok güçlü bir kurumsal yapı vardır. Bu şirketlerde yönetim kurulu çok daha sembolik bir hüviyet taşır.

 

İzfaş, yönetim kurulunda temsil edilen kurumların çok zengin deneyim ve birikimlerini bünyesine katabilmek ve o kurum temsilcilerine olabildiğince geniş bir alan açabilmek için, onlara kulak verir ve görüşlerini dinler.

 

Oysa örneğin İzbeton belediyenin en asli işlerinden birini yapar. Yani yol, kilit parketaş, beton esaslı işler. Dolayısıyla, kurumsal kapasitesi ve yaklaşık 1000 kişinin çalıştığı organizasyon şeması, dışarıdan bir göze kulağa çok ihtiyaç duymaz. Bu nedenle yönetim kurulu sadece yasal zorunlulukları yerine getirmek görevini icra eder. Örneğin Kent Mobilyaları Fabrikası. Eğer İzbeton bünyesinde açtığımız bu fabrika dava konusu olsaydı, yönetim kurulu üyeleri konuyla ilgili soracağınız sorulara, muhtemelen bu davadakilere benzer cevaplar vereceklerdi.

 

Ama bu durum onların eksikliğinden de şirketin icrai yöneticisi olanların vurdumduymazlığından da kaynaklanmaz. Çünkü bir ‘yönetim kurulu kararları’ sayfasında sadece bir madde olarak geçen “ ‘Kent Mobilyaları Fabrikası’ kurulmasına” cümlesi, onlar için sadece yönetim kurulu üyesi olarak yüklendikleri yasal sorumluluk çerçevesinde ilgilenebilecekleri bir hizmettir.

 

Duruşma boyunca mutlaka dikkatinizden kaçmamıştır; Yönetim kurulu üyeleri Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni ya da Eşrefpaşa Hastanesi Başhekim Yardımcısı ya da Eshot Genel Müdür Yardımcısı gibi belediye bünyesinde çalışan arkadaşlarımızdan oluşmaktadır.

 

Bu tablo hemen hemen tüm belediye şirketlerinde böyledir. Benden önceki dönemlerde de belediye başkanlarının bu konudaki teamülü hep bu yönde olmuştur.

 

Yönetim Kurulu üyeleri en başarılı bürokratlardır ve bir anlamda hem onların ödüllendirilmesi hem de onların gözlerinin bu şirketler üzerinde olmasını sağlar.

 

Örneğin yine bu dava konusu olan ancak benim ve yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulmadığı temsil ağırlama harcamaları suçlaması:

Sayın Başkan;

10 milyar lira cirosu olan bir şirketin 5 milyon lira civarındaki bir harcama kaleminden söz ediyoruz. 10.000’de 5 lira demek olan bu rakam bu ölçekte şirketler için normal hatta düşük bile kabul edilir. Ayrıca söz konusu harcama faturası ilgili müdürlüğe gelir, içeriği, konusu incelenir, kontrol edilir, ardından sorumlu müdür ve genel müdür yardımcılarının onayına sunulur ve nihayet genel müdürün imzasıyla yönetim kuruluna gelir. Yönetim kurulu da bağımsız denetim kurulunun bir eleştirisi ya da sorusu ile Sayıştay’ın herhangi bir bulgusu olup olmadığına bakar ve ondan sonra ibra eder.

 

Sayın Başkan, sonuç olarak İzbeton’un bu harcamalarını ibra edenler de ibra edilenler de vazifelerini yapmışlar ve Sayıştayca aklanmışlardır.

 

İkinci konu ise İzbeton Yönetim Kurulu üyelerinin 30 mart 2023 tarihli Yönetim Kurulu Kararına attıkları imza konusu. Burada da başta genel sekreterimiz ve yönetim kurulunun tüm üyeleri bana güvenerek o imzaları atmışlardır. Sorumluluk tamamen bana aittir. Ancak burada asla bir suç yoktur.

 

 

Son olarak kooperatif konusu ile ilgili birkaç cümle kurmak istiyorum.

Bu salon mağdurlar, mağdur avukatları, sanıklar ve sanık müdafileri olarak 3’e ayrılmış ancak avukatları bir yana bırakırsanız; sanıklar da mağdurdur. Yani salon son derece homojendir, tamamı mağdurdur.

İki gündür ifadeleri dinledik;

  1. Kooperatif yöneticileri hepsi itibar kaybından şikayetçi
  2. Çalıştıkları taşeronlar mağdur. Bırakın haksız zenginleşmeyi hepsi ne kadar büyük kayıplara uğradıklarını anlattılar.
  3. Bunlar dışındaki belediye çalışanları ve Yönetim Kurulu üyeleri mağdur, hepsi nitelikli dolandırıcılıkla suçlanmasının kendilerini için ne kadar ağır ve haksız bir ceza olduğunu anlattılar.

Ortada ne haksız bir kazançtan nemalananlar ne de haksız bir kazanç vardır. Bu iddianame burada çökmüştür.

 

 

Apaçık ortaya çıkmıştır ki; Geçen yıl durdurulmasa gecikmeler olsa da bu iş bitecek, dolandırıcılık iddiası ve bu büyük mağduriyetler oluşmayacaktı. Bunu nereden biliyorum? Çünkü belediyenin ihale ettiği etapta müteahhitle inşaatı bitirmesi için 1,5 yıl süre verildi yani demek ki 1,5 yıl önce  durdurulmasa bu etap bugün bitmiş olacaktı.

 

 

Peki neden, nasıl bu noktaya gelindi?

Bir sanık; “Bir siyasi çatışmanın arasında kaldık” dedi. Gerçeklik payı elbette var, ama biz Meclis’te iktidar ve muhalefet üyeleri olarak bu konuyu çok tartıştık ve birçok detayda anlaşamamıştık ancak emin olun en muhalif olanlar bile sürecin buraya gelmesini istememiştir. Bundan üzüntü duymuştur.

 

Bir başka sanık, hiçbir şey yapılmayan 10 yılın sonunda, sorunun çözülmesini çekemeyen bunu hazmedemeyenlerin işi olabileceğini ifade etti.

 

Sayın Başkan, bu tespitin de haklılık payı olabilir ancak ben bu kadar büyük mağduriyetler yaratma iradesinin, bu kadar büyük kötülüğün sağlıklı bir insanın refleksleriyle ortaya çıkabileceğini sanmıyorum. Üstelik ne siz ne biz doktor olmadığımıza göre bu tespiti yapamayabiliriz. Bu konunun sorumlularını tıp bilimine havale ediyorum.  

 

 

Homeros: “Bu gök kubbe altında söylenmemiş söz yok.” demiş. Bu salonda da dava konusu ile ilgili her şey söylenecek. Son söz sizin oldu. Söylenenler arasında sadece bir tanesi çok iç acıtıcıydı, müşteki avukatı yalan dolan ile kişileri kandırdığımızı söyledi. Bu sözü aynen kendisine iade ediyorum.! Ben hayatım boyunca yalan söylemedim.

 

Sayın Başkan, kooperatif üyesi olanların mağduriyetleri çok üzücü, ancak onlar için bir teselli var. Kooperatifler nedeniyle mağdur olan vatandaşların haklarını arayacakları yer sizin mahkemeniz değil. Dilerim onlar da hukuk mahkemelerinde mağduriyetlerine çözümleri bulurlar.

 

Bizim gidecek başka bir yerimiz yok. Hepimizi bu ağır yaftadan kurtarın ve bizi olduğumuz gibi alnımız açık, başımız dik gönderin bu salondan.

 

Emin olun her birimiz bunu hakkediyoruz.